Cahit Aral, İstanbul'da bir süredir tedavi gördüğü Florence Nightingale Hastanesinde, kalp yetmezliği nedeniyle vefat etti. Aral'ın cenazesi, 3 Kasım Perşembe günü, cenaze namazının ardından, Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedilecek.
GÜNDE 20 BARDAK ÇAY İÇİYORUM HALA SAĞLIKLIYIM
Cahit Aral, yıllar sonra gazeteci Faruk Bildirici ile görüşmesinde, günde 20 bardak içtiğini ve hala sağlıklı olduğunu söylemişti. İşte, Bildirici’nin o yazısından Cahit Aral portresi;
Çernobil denince o günlerde çekilen ve çay bardağını elinde tuttuğu fotoğrafı akla gelen Cahit Aral hala çay tutkunu. Arada kahvede içerken Çernobil felaketinden sonra özellikle kamuya açık alanlarda çaydan başka bir şey içemez hale gelmiş.
Çayda radyasyon olmadığını kanıtlamak için giriştiği bu faaliyet halen tüm hızıyla sürüyor! Aral, günde 15-20 bardak çay içmeden edemiyor. Hakkındaki suçlamaları hatırlatınca da yine "çay" gerekçesine dayanarak yanıt veriyor:
"Çay içmekten hiç vazgeçmedim. 19 yıldır her gün yaklaşık 20 bardak çay içiyorum. Sağlığım da son derece yerinde. Çünkü 20 yılda içtiğim çaylardan aldığım radyasyon aslında bir kez uçakla Amerika’ya gidip geldiğimizde aldığımız radyasyona eşit.”
78 yaşında bir insan olarak bunca çay içmesine rağmen sağlığının yerinde olmasını başlı başına yeterli bir kanıt olarak görüyor Aral.
Nükleer felaketin piyasada satılan çayı etkilemediğini kanıtlamak için düzenlediği basın toplantısını daha dünmüş gibi hatırlıyor:
“Basın toplantısı öncesinde basın mensuplarını gönderip piyasadan çeşitli çaylar aldırdım. Önce radyasyon ölçüm cihazı ile onları ölçtük, hiçbirinde radyasyon yoktu. Çaylarda radyasyon olmadığını, televizyonda daha fazla radyasyon olduğunu ölçerek gösterdim. Televizyona yaklaştıkça sinyal sesinin arttığını uzaklaştıkça azaldığını hep beraber tespit ettik.
Bu sırada bir gazeteci çay içip içmediğimi sordu. Ben de içtiğimi ve herkesin içebileceğini söyledim. İşte bütün mesele buradan çıktı.
Hatta basın toplantısı sonrasında Düzen laboratuarının sahibi Prof.Dr.Yahya Laleli aradı.O da piyasadan çay almış, röntgen filmi üzerine döküp tabettirmiş. Bakmış hiçbir nokta yok. Radyasyon olsaydı çayın olduğu yer beyaz çıkardı. Tertemiz çıkmış. Onu söyledi. Herkes endişe edip kendine göre kontrol ediyor tabii ki.”
Çernobil kazası sonrasında Radyasyon Güvenlik Komitesi başkanı olarak elinden geleni yaptığına inanıyor Aral. 19 yıl aradan sonra hala suçlanmasına da mecliste üç kez araştırma önergesi verildiğini hatırlatarak yanıt veriyor.
Karadenizli sanatçı Kazım Koyuncu’nun geçen yıl Trabzon Kanser Hastaları ve yakınları Dayanışma Derneği yöneticileriyle birlikte yaptığı suç duyurusunu soran bir gazeteciye “Ben Meclis’e karşı sorumluyum” yanıtı vermiş. "Sorumlusu ben değilim ama böylesine değerli bir sanatçının ölümünden fevkalade üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum" diyen Aral, Meclis’te üç kez “aklandığı”nı anlatıyor gururla:
“Önce bakanlığım sırasında muhalefet fındık konusunda meclis soruşturması önergesi verdi. Ben yaptıklarımızı anlattım. O önerge öyle kapandı. Ben 21 Aralık 1987'de Sanayi Bakanlığı’ndan ayrıldım. Beş yıl kadar sonra gazetelerde Karadeniz’de kanser vakalarının arttığına dair haberler çıktı.
RP de muhalefetteydi, hakkımda önerge verilmişti. Meclis Başkanı Cindoruk beni davet etti. 27 dakika konuşmuşum kürsüde. Görüşmeler sırasında Abdullah Gül yanıma gelerek, ‘Bizim arkadaşlar dışarı çıkacaklar, aleyhte oy kullanmayacağız’ dedi. Nitekim soruşturma açılması isteği reddedildi. Yine de araştırma komisyonu kuruldu. Oraya da 13 klasör belge gönderdim.
Erdal İnönü ile daha sonra uçakta karşılaştım. Bilim adamı olarak bana destek vermediğini hatırlattım. Bana ‘Yahu hiç ben senin aleyhine konuştum mu? Kalkıp da seni methedecek değildim ya. Aleyhine konuşmamam sana destektir’ dedi. Ona da bir şey diyemedim.”
Şimdi geriye bakınca Aral’ın en çok sevindiği noktalardan biri, Radyasyon Güvenlik Komitesi’nin bütün belgelerinin sonradan kendisine gönderilmiş olması. Çünkü iddiaların her gündeme geldiğinde bu belgelere dayanarak savunmalar yapıyor. “Allahtan ki komite feshedilince bütün evrakı bana gönderdiler” diyor. Aral, dönemin faaliyetleri hala tartışılan TAEK Başkanı Prof.Dr.Yüksel Özemre’ye “şükran borçlu olduğunu” söylemeden geçemiyor:
“Sayın Özemre, fevkalade ciddiyetle görev yapmıştır. Kemali ciddiyetle bütün personeli çok iyi menanje ederek faaliyetleri yürüttü. Bütün TAEK personeline şükran borçluyum. Bütün elemanlarıyla gayet güzel bir hizmet yaptılar. Onlar hata yapsaydı o benim hatam olacaktı.”
Aral, Çernobil felaketini sorumlu mevkide yaşamış bir insan olarak Türkiye’nin nükleer santral yapması gerektiğine inanıyor. Hatta Türkiye’nin bu konuda geç kaldığına da inanıyor:
“Daha da geç kalmamak için yapmamız gerekli. Elbetteki Çernobil’deki santral tipini alırsan tehlikeli. Ama artık çok daha emniyetli, çok daha modern, insan sağlığına önem veren bir santral yapılabilir. Türkiye de atom santrali kurdurmamakla nükleer fizik yönünde Türkiye'nin gelişmesi engelleniyor.."
Aral, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin yürüttüğü deprem tahmin projesinin süper vizörü olarak bilgi ve deneyimlerini kullanmaya devam ediyor...