Dolmabahçe'den saat 09.45'de yürüyen topluluk, Beşiktaş İskelesi'nde bekleyen Hrant'ın Arkadaşları üyeleri ile bir araya geldi. 'Hrant İçin, Adalet İçin' yazılı pankart arkasında yürüyüşe geçen yaklaşık 150 kişi, "Öldür diyenler yargılansın", "Bu dava, böyle bitmez", "Cemil Çiçek, Muammer Güler, Celalettin Cerrah yargılansın" sloganları ile İstanbul Adliyesi'ne yürüdü.
Burada, Rakel Dink, Prof. Dr. Gencay Gürsoy, Gazeteci Oral Çalışlar, eski BDP Milletvekili Ufuk Uras, balerin Zeynep Tanbay'ın da aralarında bulunduğu topluluktan, yazar Ümit Kıvanç, Hrant Dink'in arkadaşlarının hazırladığı alternatif mütaalayı okudu. Açıklama yapan Ümit Kıvanç şunları söyledi:
"Geçen duruşmada savcı mütalaasını açıkladı. Dedi ki 'Bu sadece milliyetçi duyguları kabarmış gençlerin işlediği bir cinayet değildir. Ergenekon örgütünün Trabzon'daki bir hücresinin işidir.' Hemen ardından şunu belirtti: 'Bu hücrenin üstyapı ile örgütsel irtibatları ortaya çıkarılamamıştır.'
Elbette çıkarılamadı, çünkü ne araştırdılar, ne soruşturdular. 4,5 yıllık mahkeme sürecini, hakikat ortaya çıkmasın diye canla başla uğraşarak geçirdiler. Arkadaşımızı öldürtenlerin yargılanması ve cezalandırılması amacıyla 4,5 yıldır mahkeme kapısındayız. Mütalaa diye önümüze konan şey, bir müsamerenin son perdesini kapatma talimatından başka bir şey değil. Karşısına, kendi mütaalamızı koyuyoruz."
Hrant'ın Arkadaşları'nın alternatif mütalaasını da Ümit Kıvanç okudu. 11 maddelik mütalaa şöyle:
"Hrant'ın katilleri, suikastin çok öncesinden beri devletin kontrolü altındaki kişilerdir. Onları kullanan, yönlendiren devlet görevlilerinin cinayette katkısı, rolü vardır. Ancak araştırılmamıştır. Cinayetin nasıl işleneceğini ayrıntısıyla bilen Trabzon emniyet görevlileri ve amirleri bile doğru dürüst sorgulanmamıştır. Cinayet ihbarını örtbas eden Trabzon jandarması hakkında, bizzat jandarma görevlilerinin itiraflarına rağmen, gülünç bir görevi ihmal davasından öte giden bir soruşturma yapılmamıştır. Cinayete dair bilgi sahibi olan, bunu önlemeyen, cinayetten sonra delil gizleyen İstanbul emniyeti hakkında da, hakiki bir derinlemesine soruşturma yapılmamıştır.
Bütün bunların bir arada ve derinlemesine, ayrıntılı soruşturulması, bunun için özel bir savcı ekibinin görevlendirilmesi gerekirken buna gerek görülmemiştir. Bölük pörçük ve üstünkörü yürütülen davalar birleştirilmediği gibi, yargıçlar ve savcılar, avukat taleplerini reddetme konusunda yarışa girmemişlerdir. Böylece resmi görevliler hakkında bütün soruşturma taleplerini reddeden yerel yöneticiler, savcılar ve yargıçlarla aynı safta yer almışlardır. Hepsinin birden adalete karşı çalışması, hayatın doğal akışına uygun değildir, örgütsel irtibata işaret etmektedir.
Cinayet ertesindeki süreç, suça devlet görevlilerinin katıldığını açıkça ortaya koymuştur. Katille birlikte kahramanlık pozları veren polis ve jandarmaların hiçbir ceza görmeyişi, bu sürecin şüphe götürmez bir sembolüdür. Örgütsel irtibata işaret etmektedir.
Cinayetten sonra bizzat devletin müfettişleri, polisin delilleri karattığını tahrif ettiğini rapor etmişler, bu yüzden de kimse hiçbir ciddi soruşturmaya uğramamıştır. Yapılan soruşturmaların hepsi geçiştirmecedir. Tam da cinayet saatinde cinayet mahallinde olup bitenleri gösteren kamera kayıtları ilk günden beri polisin elindedir. Mahkeme bunları almamış, bakmamış veya bakmış, görmememiz gerekenleri görmüş, bu yüzden gizlenmesini devlet açısından faydalı bulmuştur. Açıkça yardım ve yataklık faaliyetidir.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, davanın başından beri, cinayetin aydınlatılmasından çok soruşturmanın bir noktada durması, daha derine gitmemesi için çalışmıştır. Kimse ondan hesap sormamıştır.
Cinayetin yolunu açma, katilleri kollama, yönlendirme, cinayete göz yumma, cinayet sonrasında deli karatma, sorumluların sorgulanmasına izin vermeme davaların yüzeyde kalması için özel çabalar gösterme. Bütün bunların koordineli bir şekilde yürütülmesine, Hrant'ın susturulması için tehdit bildirisi yayımlayan Genelkurmay'ı, Hrant'ı söylemediği sözden ötürü mahkum eden ve hedef haline getiren Yargıtay'ı, delil gizleyen ve karartan polisi, belge tahrif eden jandarmayı ve cinayet davasını kadük hale getiren mahkemeleri eklerseniz, suikastin üstündeki tam teşkilatlı devlet şemsiyesini kolayca görebilirsiniz.
Hrant'ın valilik makamında iki MİT görevlisi tarafından tehdit edilmesinden sorumlu valinin bugün iktidar partisinden milletvekili, suikastten hemen sonra 'Bu örgüt işi değil' açıklamasıyla tam bir skandal yaratan eski İstanbul emniyet müdürünün şu an vali oluşu, yeterince açık işaretlerdir. Bunlar aynı zamanda suçu örtme operasyonuna hükümetin katılımının kanıtlarıdır. Tıpkı şu ana kadar MİT'ten suikaste ilişkin tek bir bilgi çıkmayışı, Başbakan'ın buna rağmen MİT'in bu olaydaki rolünü merak etmeyişi gibi.
Somut ayrıntılarını size kısa zaman sonra tek tek hatırlatacağımız cinayet sonrası süreç, mütalaamızın haklığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyacaktır.
Cinayet davasında yargılanan sanıkların, sadece Ergenekon örgütü de değil, pek çok devlet görevlisiyle irtibatlarının olduğu, onları koruduğu için polis, jandarma, il yöneticileri, hükümet ve yargının, yani topluca devletin bu cinayetten doğrudan doğruya sorumlu olduğu açıktır. Hrant'ı hedef haline getirme sürecine katkıları nedeniyle, birçok gazete ve televizyon yöneticisinin de, cinayetten sorumlu devlet görevlileriyle birlikte soruşturulması, yargılanması gerekiyor."
Açıklama sonrası, topluluk, duruşmanın biteceği saate kadar, adliye önünde adalet nöbetine başladı.
Mustafa ÖZDABAK/İSTANBUL, (DHA)