Cumhurbaşkanı için ülkenin her köşesine saraylar yapılıyor. Merkez Bankası, İstanbul'a 350 metre yüksekliğinde gökdelene taşınıyor. Kentlerin dışında, ulaşımı çok güç, devasa boyutta Şehir Hastaneleri inşa ediliyor. Yolcusu olmayan yerlere havaalanları açılıyor.
Türkiye'nin her yerinde, hemen her ilçesinde yeni imar düzenlemeleri ile çok katlı binalar yükseliyor. Savaştan çıkmış bir ülkenin yeniden yapım sürecini çağrıştıran bir inşaat seferberliği görülüyor. Küçük tasarruflar, yılların birikimleri, elde avuçta olanlar betona gömülüyor.
İtibar merakı ve gösteriş uğruna yapılan israfın boyutları, hesabı zor miktarlara ulaşıyor. Halktan toplanan vergiler bir anlamda har vurup harman savruluyor. Bırakın Ankara'da ülkeyi yöneten bürokratları, en küçük ilçenin Belediye Başkanı bile en lüks arabaya biniyor, en pahalı eşya ile makam odasını donatıyor.
11 AY SONRA PAKET
Bu kadarla kalsa yine kabul edelim. TBMM çatısı altında bir komisyon toplantısında bile pahalı kuru yemişler yeniliyor. Belediyeye kayyım atanan yönetici 267 kilo çerez alıyor, 769 bin lira tutan parasını bütçeden ödüyor. Yerel seçim öncesi görevdeki başkanlar 50 bin tane termos, el feneri, kahve tepsisi, fincan siparişi veriyor ve seçilemiyor. Bir başkası tanesi 2 bin liradan albüm yaptırıyor. Oysa, en pahalı albümün piyasadaki fiyatı 500 lira.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek göreve geldikten 11 ay sonra tasarruf paketi açıklıyor. Kamudaki 125 bin araç ne olacak? Kiralık arabalara 3 ayda 880 milyon lira ödemesi devam edecek mi? Diyanet İşleri Başkanının yılda bir iki kez Suudi Arabistan'a gittiğinde bindiği milyonluk otomobil yerinde duracak mı?
ÜLKEDE ALTIN VAR
Bu yılın bütçesinin 2 trilyon 194 milyarlık açıkla başlaması çok karamsar bir tablodur. Tasarruf ve verimlilik diyerek paket açıklamak pansuman tedavisidir. "Yerel halkı enflasyonun düşeceğine ikna ederek, inandırmalıyız" diyen Bakan Şimşek'in önlemleri, ancak acı reçete olur. Şimşek, bu kez "yerel halkın" boynunda, kolunda, yastığının altındaki altınlara göz dikmiş gibi görünüyor. Bakanın şu sözlerini başka nasıl yorumlayalım: "Kusura bakmasınlar, ülkede olmayan bir metali (altın), olmayan dövizle ithal edeceksiniz, sonra bir köşede duracak. Bunun neresi memleketin menfaatine? Biz, Cumhurbaşkanımızın vizyonunun hayata geçmesi için ne gerekiyorsa yapacağız."
Sayın Şimşek, güzel vatanımızda altın var. Yabancılara çıkarma izin belgesi ve yatırım teşviği bile verilmiş, onlar çıkarıyor, bize yüzde 4 komisyon ödüyor. Bakanın sözcüklerindeki gizli mesaj önemli: "olmayan döviz".
VERGİLER YETMİYOR
Bakan Bey, "Hazine tam takır, kuru bakır, para pul yok, siz tasarruf diye altın alıyorsunuz" demek istiyor, bir anlamda halkı uyarıyor. Altın, tüm Merkez Bankalarının ortak para değeridir. İnsanlar ise, birikim yapar ve onu korumak için altın alır. Enflasyon karşısında erimeyen tek değer altındır. Enflasyonu sıfırlanırsa "yerel halk" farklı yatırım araçlarına yönelir.
Kamudaki araç israfına, "çerez parası" diyen Bakan, "yerel halkın" altın tutkusuna söz edemez. Halk enflasyon altında ezilen parasını altınla korumaya çalışıyor.
Vatandaş kazancının vergisini veriyor. Devleti yönetenler daha çok istiyor. Vergi oranı yükseliyor, vergi çeşidi artıyor, verginin vergisi çıkıyor. Ne yazık ki, toplanan vergiler gösterişe, itibara, birilerine kaynak aktarmaya yetmiyor.
Cumhurbaşkanının bugüne kadar ki vizyonu ile ekonomide kötü tabloyu yaşıyoruz. Bu gidişle kim bilir daha neler göreceğiz?