Türk Tıbbi Onkoloji Derneği'nin prostat kanseriyle ilgili bilinçlendirme çalışmaları kapsamında 48 metre yüksekliğindeki Paraşüt Kulesi'ne mavi kravat takıldı. Dernek üyeleri 'Tak bir mavi kravat, prostat kanserine dikkat' yazılı dövizler taşırken Türk Hava Kurumu'nun (THK) uçuş pilotları da paraşütle atlayarak etkinliğe destek verdi.
İzmir'de dillere yerleşmiş 'Paraşüt Kulesi'nden atlamayana kız vermezler' cümlesinden hareketle erkekler için önemli bir tehlike olan prostat kanserine dikkat çekmek için Paraşüt Kulesi'ni seçtiklerini söyleyen İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü'nde görevli ve derneğin yönetim kurulu üyesi Doç. Dr. Tarık Salman, prostat kanserinin günümüzde bir halk sağlığı sorunu olduğunu hatırlattı. Türk Tıbbi Onkoloji Derneği olarak ilk etkinliği İstanbul Galata Kulesi'nde, ikincisini ise Ankara Garı'nda gerçekleştirdiklerini anlatan Dr. Salman, "İzmir'de de yer olarak Paraşüt Kulesi'ni seçtik. Burası Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyete en büyük katkılarından biri olan THK'nın tesisi. Şuanda da THK'nın paraşüt hocaları bize destek veriyor. Paraşüt Kulesi'nin İzmirliler için şöyle bir anlamı var; İzmir'de Paraşüt Kulesi'nden atlamayana kız vermiyorlar. O yüzden burayı seçtik" dedi.
ERKEN TANI VE TEDAVİNİN ÖNEMİ
Prostat kanserinin dünyada erkeklerde akciğer kanserinden sonra ikinci en sıklıkla görülen kanser türü olduğunu ifade eden Doç. Dr. Tarık Salman, dünyada yaklaşık 1 milyon 200 bin kişinin bu hastalığın tanısını aldığını ve yaklaşık 350 bin kişinin de prostat kanserine bağlı nedenlerden dolayı hayatını kaybettiğini açıkladı. Türkiye'deki rakamlardan da örnekler veren Salman şöyle konuştu:
"Ülkemizde her yıl yaklaşık 15 bin kişi prostat kanseri tanısı almakta ve 3 bin kişi de prostat kanserinden dolayı hayatını kaybetmekte. Yaşlı nüfusundaki artışla beraber bu rakamların, dünyada 2040 yılında 2 milyon 200 bin kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Biz de halkta bir farkındalık yaratmak istiyoruz. Prostat kanseri genelde 50 yaşın üzerinde görülen ileri yaş hastalığıdır. Hastaların çoğu 65 yaşın üzerinde. Herkese 50 yaşından sonra PSA denilen kanda bakılan bir testi ve ürolojik muayeneyi öneriyoruz. Çünkü ne kadar erken teşhis edilirse o kadar yüz güldürücü sonuçlar alınır. Erken tanı ve tedavi ile hastalar uzun ve sağlıklı bir hayata kavuşur. Erken evrede günümüzde cerrahi ve radyoterapi deneyimleri çok arttığı için oldukça yüz güldürücü sonuçlar elde edilir. İleri evre denilen hastalıklarda da başlangıçta hormonal tedaviler vardır. Aynı zamanda kemoterapi ve kişiye özgün genetik testler yada moleküler analizler sonucunda uygun ilaçlarla ileri evre hastalıklarında etkin tedavi sağlanır."
Nevra UÇKAÇ/İZMİR, (DHA)