Araştırmaya göre, beş ayrı gelir grubuna ayrılan Türkiye’de en yüksek gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.4 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 5.8’de kaldı. Yani her yüz kişiden yirmisi ülke gelirinin yaklaşık yarısını yiyor, en alttaki yirmisi ise yaklaşık yüzde 6’sını… Buna göre, en üst yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, en alt yüzde 20’lik gruba göre 8 kat daha fazla.
TOPLAM GELİR İÇİNDE EN FAZLA PAY MAAŞ-ÜCRET GELİRLERİNE AİT
Türkiye’de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 22 bin 63 TL oldu.
Maaş-ücret gelirleri yüzde 43.7’lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip iken bunu yüzde 20.5 ile sosyal transferler ve yüzde 20.2 ile müteşebbis gelirleri izledi.
Sosyal transferlerin yüzde 91.1’ini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 18.6’lık paya sahip iken, diğer sosyal transferlerin payı yüzde 1.8 oldu. Müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 68.5’i tarım dışı sektörden oluştu.
YOKSULLUK SINIRINI GEÇEMEYENLER
Araştırmada, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirleri kullanılarak çeşitli göreli yoksulluk sınırları hesaplandı.
Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50’si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre nüfusun yüzde 16.9’unun yoksulluk riski altında olduğu belirlendi. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 14.3 iken, kırsal yerlerde ise yüzde 16.6 oldu.
Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan “sürekli yoksulluk” oranı, dört yıl boyunca hanenin üyesi olan fertlerden en az üç uygulamada yoksulluk riski altında olanlar olarak tanımlanıyor. Sürekli yoksulluğun hesaplanmasında eşdeğer
Buna göre, araştırmanın 2009 yılı dört yıllık panel sonuçlarından hesaplanan sürekli yoksulluk oranı yüzde 18 olarak tespit edildi.