Ankara Kumrular Caddesi’ndeki saldırının ardından, biliyorsunuz, son olarak 30 Eylül günü Antalya’nın Kemer İlçesi Göynük Beldesi’nde bir intihar saldırısı gerçekleşti.
Bu eylemde hedefine ulaşamadan üzerindeki bombayı patlatan teröristin kimliği belirlendi. Yapılan inceleme sonucu, bu kişiye geçmişte ‘şizofreni’ teşhisi konulduğu bilgisine ulaşıldı.
Bu tespit üzerine başlatılan kapsamlı istihbarat çalışmasının sonucunda da ortaya çarpıcı bir gelişme çıktı.
İşte detaylar...
***
PKK’nın Kandil Dağı’ndaki ana karargahında bulunan ‘tıp doktoru’ örgüt üyelerinden birine, bir süre önce özel bir araştırma görevi verildi.
Örgütün Kandil’deki hastanesinin de sorumlularından biri olan bu doktor, doğrudan Murat Karayılan’ın talimatıyla, Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarını bir bir dolaştı.
Doktorun kamp ziyaretleri, dağdaki PKK’lılara ‘genel bir sağlık kontrolü’ görüntüsünde gerçekleşti. Ancak bu kontrollerin amacı aslında öncelikli ‘canlı bomba adayları’nın tespit etmekti.
Kuzey Irak kamplarında, örgüt mensuplarını muayene eden ve kamp sorumlularıyla görüşmeler yapan doktor, ‘potansiyel intihar eylemcileri’ni belirledi.
***
Doktor tarafından listeye alınan PKK’lılara önce el yapımı patlayıcı ve düzenek kurma eğitimi verildi. Ardından ‘bu çok özel ve ayrıcalıklı göreve seçilme onurunu kazandıkları’ (!) şeklindeki psikolojik yönlendirme ve birer ‘ölümsüz kahraman’ (!) olacakları vaadiyle Türkiye sınırları içindeki kamplara gönderildiler. Oralardan da, metropollere...
İntihar saldırıların büyük çoğunluğunu işte ‘o doktor’un Kuzey Irak’taki kamplardan topladığı, ruh sağlığı yerinde olmayan bu teröristler gerçekleştiriyor.
Kimi şizofren, kimi de - normal insanlardan ayırt edilmesi çok zor olan - paranoyak şizofren eğilimlere sahip olan ve aslında tedaviye ihtiyacı olan bu kişiler, terör örgütünün bu korkunç planının sonunda birer ölüm makinesine dönüştürülüyor. Vücutlarına bağladıkları patlayıcıların pimini çekip hem kendi hayatlarından oluyorlar hem birçok masum insanın canına kıyıyorlar.
Örgütün, ‘canlı bomba’ eylemleri için öncelikle psikolojik rahatsızlığı bulunan mensuplarını seçmesinin nedeni açık: Özellikle şizofreni hastaları ya da şizofren eğilimleri bulunanların, bu saldırı yöntemine ikna edilmesi, sağlıklı beyinlere oranla çok daha kolay.
***
PKK, intihar saldırısı yapmakla görevlendirdiği mensuplarının çoğunu bir tıp doktoru eliyle işte bu şekilde tespit etti.
Bu örgüt mensuplarından büyük kentlere kadar ulaşan bazıları, eylem hazırlığı içindeyken yakalandı.
Bazıları ise halen aranıyor. Arananlar arasında eşgali belirlenmiş olanlar da var, kimliği kesin olarak tespit edilmiş olanlar da.
Son söz olarak, maalesef... Özellikle büyük şehirlerde ‘canlı bomba’ tehlikesi hala sürüyor.
Acaba diyorum...
İstihbarat kaynaklarının rapor ettiği, “PKK, ‘intihar saldırıları’nda ‘ruh sağlığı bozuk’ mensuplarına yöneldi” bilgisi, örgüt açısından önemli bir duruma da işaret ediyor olabilir mi?
Acaba, terör örgütü artık, bu tür bir eyleme, salt ‘davaya olan mutlak inancı’ dolayısıyla girişecek militan bulmakta zorlanıyor mu?
Canlı bomba olarak, ancak ‘şizofreni’ seviyesindeki psikolojik bozukluklara sahip örgüt üyelerinin kullanılabilmesi; özellikle büyük kentlerde, masum sivilleri hedef alan bu canice eylem türünün örgüt mensupları arasında bile kabul görmediği anlamına geliyor olabilir mi?
‘İntihar saldırısı’, dünyada farklı ideolojilere sahip birçok terör örgütünün uyguladığı bir yöntem.
Örgüt üyesi açısından ölümle birlikte, aynı zamanda ‘kahramanlığa‘ (!) atılan bir adım.
Ancak PKK için durum biraz farklı. Çünkü “Kürt halkı adına” patlattığını söylediği bombayla, temsilcisi olduğunu iddia ettiği o kökene sahip insanları da, yani Kürt kökenli vatandaşları da öldürüyor.
İşte bu nedenle, “Acaba” diyorum, bu durum şimdilerde örgüt içinde de sorgulanıyor olabilir mi?..
Vatan/Murat Çelik